Zorunlu Din Dersleri

Ülkemizde eğitim adı altında ders sıralarında okutulan ancak hiçbir mantığı bulunmayan zorunlu din derslerine karşı çıkanlar sanki dine karşı çıkıyorlarmış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu dersin zorunluluğuna meydan okuyanların, dinin kendisine meydan okuduğunu söyleyenler halkı bu yolla kandırmış ve insanların böyle sanmalarına sebep olmaktadırlar.
Halbuki karşı çıkılan din değil, dinin eğitiminin verilmesi de değil, "bunun zorunlu" olması. Din eğitiminin devlet tarafından "seçmeli" olarak okullarda okutulmasının aslında zararından çok yararı vardır. Tabi ki, dersin adıyla ve müfredatıyla doğru orantılı biçimde, her inanca eşit yaklaşarak, herhangi bir tanesinin propogandasını gütmeden yapılan ve dogmadan arındırılmış din eğitiminin yararı söz konusudur. Eğer din eğitimine sahip çıkılmazsa, bunun hangi çıkarcı din sömürücüleri tarafından kullanılacağı, bundan ne kadar rant sağlayacakları ve gençlerimizin nasıl beyinlere sahip olacakları açıktır.
Söz konusu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, bugünkü haliyle müfredatta da, uygulamada da bir "Din Kültürü"nü öğreten ve "Ahlak Bilgisi" veren ders pozisyonundan son derece uzaktır. Zira okullarımızda laik bir sistemin gerekliliği olarak her din, her mezhep ve her inanca (semavi dinler ve diğer dinler olmak üzere) eşit yaklaşması gerekirken, bu derslerde yalnızca İslamiyet anlatılmakta ve sadece Sünni inanışa yer verilmekte hatta propogandası yapılarak, farklılıklar baskı altına alınmakta, hakarete uğramaktadır.
Din derslerinin zorunluluğunun kaldırılması ve uygulamasının değiştirilmesinin istenmesi işte bu sebepledir. Yoksa, bazılarının dediği doğrultuda, "ülkeyi dinsizleştirmek", " gençliğin ahlakını bozmak" gibi kendi hayal dünyalarından ürettikleri "sözde" amaçlar nedeniyle değildir.
Eğer "ahlak" dedikleri gençlerin alkollü içki kullanmamaları, birbirleriyle sevgili olmamaları ve birbirine "namahrem" gözüyle bakmaları, saçlarının telini göstermemeleri ise, dünyanın ezici çoğunluğu ahlaksızlık içerisinde. O zaman örnek aldığımız Batı, başımıza başbakan olan devlet adamlarının dile getirdikleri gibi bize yalnızca "ahlaksızlık" konusunda katkıda bulunmuştur.
Gelişmişlik açısından örnek almamız gereken ve belki de sadece bu yönden bize katkıda bulunacak olan Batı, yalnızca İslam toplumlarında ve koyu Katolik ülkeler başta olmak üzere dinin gereği olarak sunulan dogmaları kılavuz edinen bir anlayışı aşmış, dinin insanların kendi içlerinde yaşamaları gereken bir kavram olduğunu çok öncelerden anlamıştır. Bu düşünceyle de insanların kamu alanlarında dini kullanmalarına izin vermemiş, bunun tehlikeli olacağına karar vermiştir.
Yıllardır "sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği"nin fikirleri ile toplumu düşünmekten alıkoyan, boş korkularla ve gerçekliği büyük ölçüde şüpheli ve dinin asıl amacının, özünün kavratılmadığı, bu din derslerinin "zorunlu" şekilde müfredatta bulundurularak, laikliği tehdit eden ayrımcılığı büyük ölçüde çelişmektedir. Eğer yalan yanlış bilgilerle ve yıkanmış beyinlerle ahlaksızlığıı aldığımız Batı'nın yanında yer alacağımız düşünülüyorsa, ya çok safız ya da kendimizi kandırıyoruz demektir. Hele hele farklı görüşü baskı altına alan bir eğitim sistemiyle bir yerlere varacağımız sanılıyorsa da doğrultumuz Orta Çağ Karanlığıdır !

Yorumlar

Çok okunan

Adaleti düdüklemek!

Mirasın üzerinde tepinmek!

Hak Etmedik!