Kırmızı Işıkta Yayalar ve Sürücüler

Yayalar her zaman karşıdan karşıya geçerken zorlanırlar. Bunun sebebi, arabaların yaya yollarına, yaya geçitlerine aldırmadan, hatta kırmızı ışıklarda bile kural tanımadan hareket etmelerindendir.
Trafikte bir yaya iseniz kesinlikle çok dikkatli ve her zaman tetikte olmanız gerekmektedir. Zira yaya geçitlerinde, yol sizin olduğu zamanlarda yürürken, her an şehir içi hız sınırını 5 katına kadar ihlal eden ve etrafındaki diğer araçlarla bir yarış atı edasıyla mücadele bir arabanın altında kalabilir ve yine kaldırımda mutlu ve mesut bir biçimde hatta ıslık çalarak küçük adımlarla ilerlerken aşırı hız nedeniyle direksiyon hakimiyetini yitiren ve " Allah, Allah " diye bağırarak düşmanı üzerine atılan Osmanlı askeri gibi tepenize binen bir metal yığınıyla karşılaşabilirsiniz.
Böyle durumlarda yapabileceğiniz tek şey son saniyelerinizi olabildiğince mutlu geçirebilmek ve huzurlu bir şekilde ölebilmeye çalışmaktır !
Arabaların durmasını beklemek hayatınızın en büyük hatası olacaktır. Bırakın onların durmasını size yol vermelerini aklınızdan bir an olsun geçirmeniz bile büyük bir avanaklık olacak sizin ne kadar büyük bir “Pollyanna” olduğunuzu gösterecektir. Zaten arabalardaki " şoför " adı verilen “mahluk”ların böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacaklarını bilen “düşünceli” ( ! ) insanlar da her zaman araçlara bir korku, tedirginlik ve şüphe içinde yaklaşırlar. Ya bir tecrübeleri ya da yakınlarının başına gelen bir durum söz konusudur. Bunların hiçbiri olmasa da gazete ve televizyonlardan duydukları haberleri kendilerine bir ders olarak alırlar :
" Ehliyetini henüz 2 ay önce alan tecrübesiz sürücü heyecanlanınca yanlışlıkla fren yerine gaza basarak otobüs durağında bekleyen insanların arasına daldı. Bilanço : 9 ölü, 27 yaralı ! " şeklinde haberlerle sürekli olarak karşılaşan insanlar, haklı olarak aynısının kendi başlarına geleceğinden korkabilirler.
Herkes bilir ki, trafik lambasında yeşil yanarken, ışık aniden kırmızıya dönmez. İlk önce sürücüyü uyarma amaçlı olan sarı ışık yanar. Yeşilden sonra yanan sarı ışık, kırmızının yanacağı ve bunun için de sürücünün yavaşlaması gerektiği anlamındadır. Ancak bizim şoförler her ne hikmetse sarıyı görünce gazı bırakıp frene yöneleceklerine tam tersine gaza asılır ve ışık kırmızıya dönmeden önce ışıkları atlatmaya çalışırlar. Bazen kırmızı olmadan ışıkları geçmeyi beceremez hatta aradaki süre farkına rağmen yayaların geçiş üstünlüğünü belirten yaya ışığının yeşile dönmesinden sonra bile yeterince hızlı olamadıklarından başarısızlığa uğrarlar ! En büyük hata bu durumu kestiremeyip harekete geçmektir yayalar için ki, bu saniyelik hata onları eşek cennetine göndermeye yetebilir ! Bunun yaşanacağını kesinlikle tahmin eden yayalar ise ışığın kendilerine yeşil, sürücülere kırmızı olmasına rağmen beklerler ve karşıdan gelen arabaları derin bir gözlemle takip ederek yavaşlıyorlar mı, yoksa hızlanıyorlar mı, bunu anlamaya çalışırlar. Eğer hızlanıyorlarsa oldukları yerde durup bu sabırsız ve her zaman acelesi olan ( ! ) sürücünün geçmesini beklerler. Eğer ki yavaşladıklarına, yeterince yavaşlayıp ışıkları geçmeden önce duracaklarına ve kendilerine çarpmayacaklarına ikna olunca da bu çok bekledikleri eylemi nihayet hayata geçirirler.
Ben de bununla tam olamasa da biraz ilgisinin bulunduğu bir anımı anlatmak istiyorum.
Okuduğum üniversiteye gitmek üzere bindiğim otobüsten Eminönü durağında inmiştim. Üniversitemin Eminönü kampüsün tam önündeki ışıklardan karşıdan karşıya geçip oradan da vapura binmem gerekiyordu. Tabi ki yukarıda anlattığım onca şey her zamanki gibi aklımdaydı, tetikteydim yani. Tam trafik lambasının yanına yani yaya geçidinin tam hizasına geçmiştim. Bize yanan kırmızının yeşile, sürücülere de yanan yeşil ışığın kırmızıya dönmesini bekliyordum. Yine aynı şeyler yaşanacak, her ne kadar sürücülere kırmızı yansa da onlar geçmeye devam edeceklerdi. Yeşilin son saniyeleri, yerini sarı ışığa bırakmıştı ki öngördüğümün aksine sarıyı gören sürücüler hızlanmak yerine yavaşlamaya başlamışlardı. Hem de o kadar erken yavaşladılar ki durdukları zaman sarı henüz kırmızıya dönüşmemişti bile. Müthiş bir şaşkınlıkla buna bir anlam vermeye çalıştım ama bir türlü başaramadım. İnsanlar değişiyor ve birbirlerinin haklarına saygı göstermeye mi başlıyordu yoksa ? Bu gerçekleşmesi imkansız şey oluyor muydu ? Bir an bu tozpembe düşüncelerden sıyrılarak kırmızı ışıkta durmasını bilen sürücülerin azınlığının, kalabalık çoğunluğa mal edilemeyeceği aklıma geldi. Ama sayıları çok az olan bu tip sürücülerle birlikte aksi gibi davrananların her ikisinin de aynı anda burada olmalarına pek ihtimal vermedim. Ancak ne olursa olsun bazı saygılı insanlar vardı ve sayıları belki de sandığım gibi çok az değildi. Her şeye rağmen mutluluk verici bir durumdu bu.
Yıldırım hızıyla kafamdan geçen bu düşüncelerle boğuşurken bir yandan da karşıya geçmeye koyuldum. Tam bu sırada da bütün bu iyimserliği ve umutları yok edecek olan şeyi gördüm. Bu bir polis motoruydu. O motoru süren polisi ve arkasına aldığı meslektaşını görünce hayal kırıklığına uğradığımı hissettim. Çünkü o saygılı diye düşündüğüm sürücüler polisi görünce yavaşlamış ve yayaların haklarına tecavüz etmekten son anda vazgeçmişlerdi. Polis orada bitmeseydi neler olacağını kestirmek pek de zor olmasa gerek. Bunu görünce hem hayıflandım hem de içimden kahkahalarla halime güldüm. Ne bekliyordum ki ? Olacak olan buydu, başkası değil ! Başta bahsettiğim avanaklık ve Pollyannacılıktan ne farkı kalmıştı ki ? Hiç ! Hem de kocaman bir hiç !!!

Yorumlar

Çok okunan

Adaleti düdüklemek!

Mirasın üzerinde tepinmek!

Hak Etmedik!