Futbolculuk, Taraftarlık ve Medya


Zor bir sezon geçiren Galatasaray'ın, bir nevi yeni sezonun kadrosunu kurmak adına yaptığı transferlerden birinin Kazım olması, taraftarı ayağa kaldırmıştı. Hatta bu transfere kefil olduğunu söylemesinin ardından tribünlerin sevgilisi Hagi'ye dahi büyük tepki gösterilmiş, Ultraslan da şöyle bir açıklama yapmıştı:

"Geldiği kulüpteki kötü imajına rağmen bu oyuncunun Hagi tarafından alınmak istenmesi, kendisi hakkındaki olumlu görüşümüzü zedelemiştir."

Oynadığı hazırlık ve kupa maçında goller atan ve istekli bir görüntü çizen Kazım'ın, taraftarın üzerindeki ilk "şok"u atlatmasını sağladığı görülüyor. Fakat bunun yetmeyeceğini düşünen Kazım, taraftara yaranmaya çalışarak, tribünlere oynayan açıklamalarda bulunmaya başladı bile. Yeni takımına imza atışının hemen ertesinde ailesindeki herkesin Galatasaraylı olduğunu açıklama ihtiyacı hissetti, attığı gol sonrasında armasını öpmesini de şöyle yorumladı:

"Fenerbahçe'de hiçbir zaman armayı öpmedim!"

Gazeteler de arşivlerden hemen çıkarmış. 3 Ekim 2010'da, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan 7. haftanın Gençlerbirliği maçında, 82. dakikada Dia'nın yerine girerken, Kazım formasını giymeden önce 3 kere öpüp alnına götürmüş. "Armayı öpmediğini söylemiş, formayı değil" şeklinde bir savunma yapılabilir mi bilmiyorum! Zaten gazetelere göre "Fenerbahçeliler'i kızdıracak" açıklamanın, sarı-lacivertli taraftarların pek de umrunda olduğunu sanmıyorum. Ancak futbolcular bilmelidirler ki, ezeli rakibi hedef alan bu tip açıklamalar artık taraftar tarafından kabul görmüyor. Bunu spor medyası da bilsin!

Yok, "o futbolcu şu takımlıymış," da, "meğer içi kan ağlayarak oynuyormuş," gibi haberleri manşete taşımak, bir anlık ilgi çekmenin ötesine gitmiyor, gitmemeli. Formasını giydiği takımın ezeli rakibinin taraftarı olan futbolcu elbette bir haberdir ama yine de buna çanak tutmak, futbolcuya zarar verir, o gazete o haberin primini yaparken...

Futbolcuların bu doğrultudaki en küçük söylemini abartarak büyük puntolarla sayfalarına taşıyan medya, yeni transfer olan futbolculara bu tarz demeç verme ihtiyacı hissettiriyor. Düşünce de şu: "Eski kulübüme saldırayım da, taraftar beni sevsin!"

Taraftarlar da görmeli artık, futbolcu profesyonellik gereği her takımda forma giyebilir. Futbolcuların, eğer varsa içlerinde tuttukları bir takım, bu forma giydikleri takıma hizmetleri bitene kadar sönük kalmaya mahkumdur.

Galatasaray taraftarının tepkisi ise, Kazım'ın eski bir Fenerbahçeli olmasından çok, disiplinsiz davranışları ve olumsuz yaşam tarzı yüzündendi. Bu nedenle Kazım, eski takımına salvolar sıralayacağına kendisine çeki düzen verirse daha çok kabul görür. 3 büyükler arasındaki transfer sirkülasyonu eskiye oranla ivme kazanırken ve eskisinden daha normal karşılanırken, aynı zamanda tuttuğu takımın aksi renklerde forma giyen oyuncular geçmişte de olmuştur ve gayet de normaldir.

Emre Belözoğlu örneğindeki gibi, Galatasaraylılar'ın kendilerine büyük emeği dokunmuş bu oyuncunun Türkiye'de sanki sadece kendilerinde forma giyebilecekmiş bir tavır almaları, kendisine büyük sevgi duyarken bunu büyük bir nefrete dönüştürmeleri ilginçtir. Basın da bunu, "Emre daha önce, 'Türkiye'ye dönersem sadece Galatasaray'a gelirim' diye açıklama yaptı" şeklinde, olayı gereğinden fazla büyüten haberlerle karşımıza çıkıyor. Sorun ise yine medyada. Suçları,  futbolcuları bu tip hareketlere zorlayarak, "Gerçek Fenerbahçeli, Gerçek Galatasaraylı oldu" söylemlerini duyurmak için taraftara gereksiz yaranmaya çalışmalarına yol açmak.

Yorumlar

Çok okunan

Adaleti düdüklemek!

Mirasın üzerinde tepinmek!

Hak Etmedik!