Deniyorum o halde varım
Alıyorsunuz elinize kalemi, aklınıza geleni
çiziktiriyorsunuz. Birkaç paragraf alt alta yazıp da belirli bir mantık
çerçevesine oturtup bir metin oluşturuyorsunuz. Burada aslında bir fikri tarihe
not düşüyorsunuz. Yaptığınız nedir? Edebi açıdan “deneme” demişler ismine. Deneme
kelime anlamı olarak, yazarın kendisine özgürce seçtiği bir konuda, o yargıyı okuyucuya
kanıtlama kaygısı duymadan fikrini öne sürmektir.
Bu zamana kadar benim yaptığım neydi? Aslında çoğunlukla didaktik
bir üslupla düşüncemi aktardım. Okuyanlar katıldılar veya katılmadılar belki de
kimse okumadı, ancak ben fikirlerimi ortaya çıkarma cesareti gösterdim
diyebilirim. En azından bunu “denedim.”
Okullarda öğrendiğimiz, denemenin ustası Montaigne ne
demişti?
“Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız
kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım…
Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.”
Ben de şimdi yine benim için bir tutku olan “yazma”
eyleminin biraz daha farklı bir yöntemini deniyorum. Bir şey öğretmeye değil,
anlatmaya kalkıyorum. Yıllar önce kadim dostum Oğuz ile birlikte bir fikirle
yola çıktığımızda bu aşamaya geleceğimiz belki aklımıza gelmemişti. Belki de
hayal etmiş ama dillendirememiştik. Fakat okudukça, araştırdıkça ve yazdıkça daha
çok keyif aldığımızı, daha fazlasını merak ettiğimizi ve istediğimizi çoktan
anlamıştık. Yazdıkça daha çok denemek istiyor, denedikçe daha iyi yazdığımızı
fark ediyorduk. Yıllar alan zorlu bir süreçten sonra elimize anlatılmaya
çalışılan bir hikâyenin bitmiş halini almanın hazzını size anlatamam. Bunu
deneyemem bile!
Yıllar önce yazdığım bir yazının ilk defa bir gazetede
çıktığını gördüğüm zamanki yaşadığım heyecanı hatırlıyorum. Yazıyı defalarca
okumuş, gün boyu bu olayı aklımdan çıkaramamış, hayata dair yapmayı en çok
istediğim şeyin bu olduğuna çoktan karar vermiştim. Şimdi ise yazdığım roman “Tılsım:
İstanbul” ile çok daha başka bir mutluluğun içindeyim. Denedim, umarım
olmuştur.
Kitapta yaşadığımız şehri konu ettik. Ondan ilham aldık.
Onun tarihinden, güzelliğinden, efsanelerinden etkilendik. Ona karşı yapılan
ihanetlerin öfkesini kustuk. Gizemlerinin üzerine gittik. Şifrelerini çözmeye
çalıştık. Aslında bir nevi onu anlamlandırmaya çalıştık. Anlattığımız ise var
olanın okyanustaki damlası kadar az. Henüz gizemi çözülememiş yüzlerce metin,
binlerce yaşanmışlık var önümüzde. Bu yüzden yaşamım boyu bu tutkunun üzerine
gidecek, anlatmaya çalışacağım. Okuyanlar katılırlar, katılmazlar, beğenirler,
beğenmezler, belki de hiç kimse okumaz. Ancak ben anlatma cesaretini göstermiş
oldum. Umuyorum ki böyle de devam edecek. Çünkü bu benim var olma sebebim diye
düşünüyorum. Bu yüzden deniyorum o halde varım.
Yorumlar