Yazmak bir ömür sürer...



Ne yazıyorsun? Niçin yazıyorsun? 

Bunlar başkalarının yazan kişiye sorular olmakla beraber, yazan kişi de kendisine sorar bu soruları zaman zaman. Çaresiz kalmaların, bir yere varmamaların veya ifade ettiği konuya bir faydasının olamamasının endişeleridir bunlar. Kişi yine de yazmaya devam eder. 

"Okumayan bir topluma yazmaya çalışmak, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan zordur." Hep bunu dedim, bunu söyledim. Fazla bir kıymeti olmadığını da biliyorum. Sizin yazma süreciniz bir ömür sürer, okuması veya çöpe atılması bir dakika. Fakat önemli değil. Yazan kişi kendine edindiğini düşündüğü bir görevi yerine getiriyordur çünkü. 

Bu düşüncelerle yola çıktım ve yıllardır bir şeyler karalıyorum. Durmadan, usanmadan. Bir yere varma amacıyla da değil. Yazdıkça kendimi rahatlamış, kendimce görevimi yerine getirmiş hissediyorum ifade ettiğim konularda. Geçmişe doğru bir baktım... 10 yıldan fazla geçtiği olmuş kenarda köşede kalmış bazı kayıtların üstünden. Bitmeyen bir tutku olmuş. 

İlk yazımın yayımlandığı zamanı hatırlıyorum. Ellerim titreye titreye okumuştum kendimi gazete sayfasında. O an anlamıştım ki benim hayatta yapmaktan en çok zevk alacağım şey yazmak olacaktı. Öyle de oldu...

Zaman zaman bazı dostlarımla çeşitli haber siteleri kurduk, bloglar açtık kapattık, kendimce bazı platformlarda yer aldım bıraktım ama anladım ki yazma disiplinini edindiğim yer bloglardı. Çünkü burası özgür bir platformdu. Dostlarınızla sohbet ettiğiniz kendi evinizdi. 

Ben de üşenmedim, geceleri uyanıp bir daha uyuyamama seanslarımdan bir tanesinde -ki bunlar genelde yazma anlarım oluyor- saatlerce uğraşıp düzenledim. Eski yazılarımdan seçerek göze güzel gelecek bir hale getirdim. Şimdi her fırsatta burada anlatmaya çalışacağım. Ne mi yazacağım? Niçin mi yazacağım? Baştaki soruya tekrar mı geldik? Ne biliyorsam onu tabii ki. Okuyana, okumayana herkese eyvallah. Ben buralardayım. Umarım beğenirsiniz... 

Yorumlar

Çok okunan

Adaleti düdüklemek!

Mirasın üzerinde tepinmek!

Hak Etmedik!