Kudüs'ün kutsallığı
Filistin bugün yine yangın yeri… Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak niye tanıdığı konusunda çeşitli dedikodular var. Düşen desteğini geri kazanmak için evanjelist lobisini arkasına alma isteği birinci akla gelen. Bu lobinin bir üyesi olan kumarhaneler kralı Sheldon Adelson’ın, Trump’a Kudüs’ü tanıması karşılığında 20 milyon dolar bağışta bulunduğu da söyleniyor. Trump gibi bir multi-milyonerin böyle bir paraya ihtiyacı olur mu bilinmez ama mesele yine yanki’nin emperyalist dürtüleridir diyebiliriz.
Bugün Ortadoğu’nun her alanda geri kalmışlığının ve çoğunluğunun kan gölü olmasının sebebi emperyalizmin attığı nifak tohumlarıdır. Elbette işbirlikçilerin katkısını da küçümsememek gerek. Altını tekrar tekrar da çizmek lazım ki bu ülkenin solcu gençleri emperyalizme karşı mücadele ederken İslami ideolojiye sahip olduğunu söyleyenleri Cuma namazı çıkışlarında toplanıp “Komünistler Moskova’ya” diye bağırıyor, saldırıyorlardı. Komünistler Moskova’ya gidemedi belki ama diğerleri sayesinde yanki’ler Ortadoğu’yu tamamen işgal ettiler!
BirGün’deki haberi görmüşsünüzdür. “1967'de Arap-İsrail savaşı patlak verdiğinde, İstanbul'da devrimci öğrenciler Ortadoğu'daki ülkelerin İsrail'e karşı bağımsızlık savaşı verdiklerini açıklamışlar ve savaşmak için Filistin'e gitmişlerdi. 18 yaşındaki Abdülkadir Yaşargün ile 19 yaşındaki Mustafa Çelik, ilk isimler olmakla birlikte çatışmada hayatını kaybeden Mustafa Çelik, Filistin davasında yaşamını yitiren ilk Türk olarak kayda geçmişti.”
“Yine Deniz Gezmiş o dönem ailesine Kuşadası'nda bir çadır kampına gittiğini söyleyerek kaçak yollarla Filistin'e gitmeye çalışıp Suriye'de gözaltına alındı. 2 haftalık esaretin ardından niçin bölgede olduğunu söyledi ve serbest bırakıldı. Amman'daki Filistin kampında sıkı bir eğitimden geçtikten sonra savaşta yer almak için Filistin'e gidecekti. Ancak Deniz Gezmiş, 1973'te savaş başladığında çoktan idam edilmişti. Yine Denizle birlikte idam edilen Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan da Filistin’e destek vermek için kamplara gitmişti. Hüseyin İnan ve arkadaşları Filistin kampından dönerken yakalandı ve Diyarbakır Cezaevi'ne konuldu. Gazetelerde de "Türkiye'de sabotaj yapmak için El Fetih'te yetiştirilen sabotajcılar yakalandı" içerikli yalan haberler yapıldı.”
Bakın bu neye benziyor? ABD’nin Kudüs kararı, Suudi Arabistan’ın işine gelmiş görünüyor. Verdikleri tepkinin ölçüsü ve gelişmelerden öyle anlaşılıyor. Böyle bir devirde bir hanedan devleti olarak, insanlığın en büyük utançlarından biri olması gereken, her daim Amerikancı tavır takınmış Suud ailesinin ülkedeki medya kuruluşlarını Kudüs hakkında fazla yayın yapmamaları konusunda uyardıkları da ortaya çıktı. Aynı zamanda Riyad’ın perde arkasında hazırlanmakta olan bir barış planı konusunda Filistinlileri ikna etmeye çalıştıkları da iddialar arasında! Ortadoğu’nun bugünkü durumunun en büyük sebebi olduğunu söyleyebileceğimiz Arabistan, bu tavrı alırken dünyanın öbür ucundan Kuzey Kore Devlet başkanı Kim Jong-Un ne dedi duydunuz mu? “İsrail diye bir devlet mi var ki, başkenti Kudüs olsun!”
Elbette Kim’in gerçek bir deli olduğunu biliyoruz fakat diğerleri daha mı akıllı? Hiçbir konuda ağız birliği edemeyen ve işbirlikçiliği daha kolay bulanlar sayesinde zarar gören, zulme uğrayan yine Filistin halkı, yine Ortadoğu coğrafyasının sıradan insanıdır. Her şeye rağmen, emperyalizme karşı net tavrını bir türlü koyamamış bu coğrafya kendi iç çatışmaları ile boğuşmaktan başka hiçbir şey yapmamaya devam ediyor. Ortadoğu halkı, öncelikle ilah olarak gördükleri ve seçtikleri işbirlikçi liderleri def edip ancak ondan sonra mücadeleye girişebilir. Çünkü aşağıda sokak mücadelesi verilirken daha yukarıdan iş kirli yollarla çoktan çözülmüş oluyor.
Yani Filistin ablukasından bahsedip, güya çeşitli toplantılarda kameralara poz vererek tavır alır gözükürken, belirli bir zaman geçtikten sonra topraklarını emperyalist sermayeli projelerle çevirenlerin samimiyetsizliği değildir sahip olmamız gereken. Herhangi bir olayda iç siyasete oynamak için efelenen, iki gün geçmeden sözünü yiyen, dahası yapılan gizli anlaşmalarla sözünü çoktan yediğini açıkça ortaya çıkan isimlerle, dış politikasını bir adamın ağzından çıkacak lafa bakmaya bağlamaktan öteye gidilemez. O yüzden Filistin davasına sahip çıkıyor görünenlerin sözlerinin içi maalesef tamamen boştur. Zira başta Arabistan olmak üzere bahsettiğimiz şahsiyetler için kutsal olan “Kudüs” değil ABD’nin Dolar’ıdır!
Bizimse belli bir etnik veya dini grubun hassasiyetlerinden çok zulme karşı, insan yaşamının değerli olduğu bilinciyle gerçek barışının sağlanması açısından Filistin ve Ortadoğu halkının yanında olduğumuzu belirtmek gerek. Müslüman, Hıristiyan, Musevi tüm halkın... Çünkü temelde, en büyük kutsalımız diyebileceğimiz unsur, yani insan hayatı tehdit altındadır. Filistin davası, uğruna canlarını veren, hapsedilen ve işkence gören solcuların gündeminden hiçbir zaman düşmemiştir. Bu hassasiyet de çoğunluğun yaptığı ucuz bir Yahudi düşmanlığından öte, bu coğrafya üzerinde barış ve adalet şiarıyla yaşanmasını hedeflenmesidir. Dün de bugün de…


Yorumlar