Lefter, milliyetçilik, entegrasyon!
Türkiye Futbol Süper Ligi’nin yeni sezonuna “Lefter Küçükandonyadis Sezonu" ismi verildi. Lefter, ülke futbolu deyince akla ilk gelen, en efsane isimlerden biri. Büyükada’daki ilk yıllarımızdaki evimizde yan komşumuz olan Lefter benim için de oldukça fazla anlam ifade ediyor. Ağabeyimle üstümüzde Trabzonspor formalarıyla kapı önünde top oynarken bazen bize katılırdı. Sonrasında oynadığım tüm maçlarda sürekli kaleci oluşumu ona bağlardım.
Aslında Futbol Federasyonu, Lefter ismini ağzına bile alamayacak haldedir diyebiliriz. Buna rağmen bazı hadsizler ve kendilerini ancak küçük düşmanlıklarla var edebilen bilgi yoksunları bunu bile kaldıramamışlar. Neymiş efendim, Türkiye Futbol Ligi’ne bir Rum’un isminin verilmesi rezillikmiş! Milliyetçiliğe bak sen! Arşiv unutmaz derler, aynı zırcahilin geçmişte sosyal medyada yumurtladığı bir diğer vecize ise bedelli askerlik çıkmazsa askere gitmeyeceğini söylemesi. Bu ne yaman çelişki!

Bilmeyenler için söyleyelim: Rum Lefter İkinci Dünya Savaşı yıllarında 4 sene Diyarbakır’da askerlik yaptı, 51 kere Türkiye Milli Takım formasını giyip 21 gol attı. Ayrıca Lefter, kendisine Yunanistan milli takımında oynaması için teklif edilen maaşı, Rum kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu söyleyerek reddetmiş ve Yunanistan’a milli takım olarak ilk golümüzü de kendisi atmıştır. Fakat böylesi bir kişiliğin ülkemizde yaşaması, sevilmesi, hakkının teslim edilmesi için illa böyle bir askerlik geçmişi olması, özellikle Yunanistan’a gol atması veya efsane olması dahi zorunlu değildir. Bunlar maalesef ucuz milliyetçi söylemler. Maksat, bu pencereden bakanlara anladıkları dilden yanıt vermiş olalım ki biraz yüzleri kızarsın!
Bu topraklarda yaşayan her birey, her kültür bizim değerimizdir ve biz ona saygı duymasını, hiçbir fark veya üstünlüğümüz olmadığını, onunla barış ve saygı içerisinde yaşamayı öyle veya böyle öğreneceğiz! Bizim milliyetçiliğimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu, tüm farklılıklarıyla herkes için bütünleştirici olan, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin bu ülkedeki eşit yurttaşlar olmasıdır.
Madem öyle Lefter’i biraz tanıtalım: Futbola Büyükada Gençlik Kulübü’nde başlayıp Taksim Kulübü’nde yıldızı parlamış ve 1943 yılında askere gitmiş. Diyarbakır’da 4 yıl askerlik yaptığı dönemde Diyarbakır Kaması’nda futbol oynamış. Aynı takımda oynayan Göztepeli Ruhi Karaduman, Lefter’den önce terhis olup Galatasaray’a transfer olmuş. Ruhi Karaduman, Diyarbakır’da birlikte oynarken hayran kaldığı Lefter’i, terhis olmasının ardından da bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçeli yöneticilere bizzat götürmüş!
Lefter anlatıyor:
“Çok gençtim. Her kulüp peşimdeydi. Ciddi ciddi Beşiktaş’a gidiyordum. Korktum, heybetinden çekindim. Baba Hakkı’nın olduğu yerde belki elim ayağım birbirine dolanır dedim ve Beşiktaşlı olmaktan vazgeçtim.”
“Çok gençtim. Her kulüp peşimdeydi. Ciddi ciddi Beşiktaş’a gidiyordum. Korktum, heybetinden çekindim. Baba Hakkı’nın olduğu yerde belki elim ayağım birbirine dolanır dedim ve Beşiktaşlı olmaktan vazgeçtim.”
Yine TRT’de Galatasaray'ın efsane kalecisi Turgay Şeren ile birlikte katıldıkları programda, son derece beyefendi halleriyle, üstelik mahcup bile olarak şunları anlatıyor:“O zamanlar futbolcular para değil, dünyayı verseler kulüp değiştirmezlerdi. İçlerinden öyle gelirdi. Bu arada, biz kalktık bütün Galatasaraylılarla birlikte mukavele imzalamaya gidiyoruz. O zaman ki parayla, 50 bin lira verdiler bana. Çok büyük bir para 1954 senesine göre. Ben tam Müslim Bağcılar’ın yazıhanesinin önünden geçerken –O zamanki Fenerbahçe’nin başkanı. Bizim çocuğun isim babası, aynı zamanda çok sevdiğim bir babam, ağabeyim ne derseniz deyin. Çok kıymetli bir insan, Allah rahmet eylesin- kaçtım gittim. “Aman,” dedim, “Müslim baba. Boş bir kağıt ver, imza atayım da ben de kurtulayım bu insanlar da kurtulsun ve boş bir kağıda imza attım. Fenerbahçeli oldum. 9 bin liraya 4 senelik mukavele imzaladım.”
Spiker soruyor: “O boş kağıdı sonra mı doldurmuşlar?”
Lefter: “Ne isterlerse yazsınlar artık. Az da verseler bizim için fark etmiyordu.”
Spiker: “Yani iki yıl için 50 bin liraya evet demediniz ama 4 yıl için 9 bin liraya evet dediniz.”
Mesele burada bir kulüp güzellemesi yapmak değil elbette. O zamanki insanların nasıl bir ruh, karakter ve düzgün duruş içerisinde oldukları! Bugün bol sıfırlı banka hesaplarına, son model spor arabalara iman eden, birkaç yıl iyi performans gösterince "ben oldum" deyip tepetaklak olan endüstriyel futbolun nazlı çocukları ile aralarında ne kadar fark olduğunu görebiliyor musunuz?
Lefter: “Ne isterlerse yazsınlar artık. Az da verseler bizim için fark etmiyordu.”
Spiker: “Yani iki yıl için 50 bin liraya evet demediniz ama 4 yıl için 9 bin liraya evet dediniz.”
Mesele burada bir kulüp güzellemesi yapmak değil elbette. O zamanki insanların nasıl bir ruh, karakter ve düzgün duruş içerisinde oldukları! Bugün bol sıfırlı banka hesaplarına, son model spor arabalara iman eden, birkaç yıl iyi performans gösterince "ben oldum" deyip tepetaklak olan endüstriyel futbolun nazlı çocukları ile aralarında ne kadar fark olduğunu görebiliyor musunuz?
Lefter, Fenerbahçe'de çıktığı ilk idman sonunda ise kimseye görünmeden kaçmış, ertesi gün yöneticilerin "Neden haber vermeden gittin?" soruları üzerine şu cevabı vermiş: "Yıllarca hayallerini kurduğum ağabeylerimle yan yana antrenman yaptım. Çok heyecanlandım. Onlarla aynı yerde soyunmaktan utandım."
İslam Çupi ile röportajına bakalım:İslam Çupi: "Maçtan bir gün önce başka bir zevk için sabahladığın oldu mu?"
Lefter: Tilkiye “Tavuk yerine dondurma yer misin?” demek gibi bir şey… O gün ordu gelse benim futbolculuk hırs ve haysiyetimi teslim alamazdı."
Çupi : "Müsabaka içinde hiç inancının kaybolduğu, elini beline koyup rakibi seyrettiğin oldu mu?"
Lefter: "Deli misin sen!.. Kafası bu tip bir pilaki ile dolu insan, futbolcu değil, stada top toplayıcı bile olmaz. Ben son 10 dakikada çok rakip yendim."
Çupi: "Bir tartışma var eski-yeni üstüne… Şimdi 20 yaşında olsan Fenerbahçe’de oynayabilir miydin?"
Lefter: "20’yi geç, 15 de. 20 yaşında milli takıma girer, 20 yıl da oradan çıkmazdım. Günümüzde ise 20 dakika sonra yedek kulübesine düşen milyonluk var."
Çupi : "Yenilerin belli başlı eksiği nedir?"
Lefter: "Benim zamanımda zayıf adam yoktu. Müthiş kuvvetli bir nesildik. Şimdikiler bisküvi gibi… Bir dokunuşta dağılıveriyorlar. Ben kışın Fenerbahçe Stadı’nda balçık çamurda ayakkabılarımı çok kaybettiğimi bilirim. Sırımlı toplar sığır işkembesi gibi idi… Yağmurlu havalarda Mikro Mustafa’nın attığı kornerler onsekizin içine düşmediği için çocuk hırsından ağlardı. Şimdikileri o şartların içine soksam, 5 ay sonra kaçacak delik ararlardı."
Lefter biraz da özel hayatını anlatıyor:"Futbol oynarken cumadan itibaren beni İstanbul’da gören olmamıştır. Büyükada’nın havası, balığı, karidesi, istakozu ve pavuryası beni iki günde kendime getirirdi. Bar, pavyon, gece kulübü, içki, sigara yoktu. Kafamın üstünde basık bir tavandan nefret ederim. Büyükada benim futbol hayatımın en büyük kampı idi. Uzun ömürlü oluşumun sırrı Büyükada’da saklıdır."
Çupi: "Hiç hırsından ağladığın maç oldu mu?"
Lefter: "Çook… Futbolda gözyaşı dökmesini bilmeyen insan sevinmesini asla öğrenemez." (*)
İşte o Lefter bile, ülkemizdeki 6-7 Eylül olayları utancında gözü dönmüşlerin saldırısına uğradı. Kendisi anlatıyor:
“15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul’dan Emniyet Müdürü gelmişti. Gece gördüğü manzara karşısında “Aman Allah’ım” demişti. Sonra çok sordular kim yaptı diye ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”
“15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul’dan Emniyet Müdürü gelmişti. Gece gördüğü manzara karşısında “Aman Allah’ım” demişti. Sonra çok sordular kim yaptı diye ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”
Bir bu yaklaşıma bakın bir de en küçük eleştiriyle karşılaştığında dünyaları yıkılan günümüz futbolcularına. Kendisine ve bu topraklardaki insanlarımıza ne büyük nankörlük ettiğimizin ama karşılığında nasıl yüce bir karşılık verildiğini görebiliyor musunuz? İşte şimdi “Rum” diye burun kıvıranlar, hala daha “Ermeni, Yahudi, Pontus” kelimelerini hakaret amaçlı telaffuz edenler aslında o gün de bugün de nasıl seviyesiz ve içi boş bir cahillik içinde olduklarının farkında değiller. Trabzon’a yapılan hadsiz “Pontus” yakıştırmaları da öyle değil mi? Kökeniniz Rum da olabilir, Laz da Türk de Kürt de… Önemli olan hangi niyet ve duygularla yaşadığınızdır. Nereden ekmek kazanıp nereye hizmet ettiğiniz.
Geçelim Almanya’daki benzer tartışmalara. Oraya göç etmiş, vatandaşı olmuş, yaşamına, doğasına, mayasına alışmış birinin o ülke adına oynamasının gayet doğal olması gibi. Mesut Özil, İlkay Gündoğan ve benzerlerinden bahsediyorum… Ancak son tartışmalarda, bu önemli ve başarılı futbolcuların Alman Kültürüne entegrasyon sağlayamadıkları söylenip kadro dışı kalmaları bile talep edildi. Tepkilerden sonra Mesut'un Alman Milli Takımı'nı bırakması bile gündeme geldi. Ancak diğer taraftan Mesut'un böyle bir karar almasının Almanya Milli Takımı için bir felaket olacağı yorumları da yapıldı. Bir de bu sene Dünya Kupası'nı kazanan Fransa'nın çoğu Afrika kökenli futbolculardan oluşmasını da göz önünde bulundurun... Ne oyunun ruhuna, ne de farklılığa saygıya sığan ırkçı yaklaşımların aslında Lefter'in bir kahraman görülüp omuzlarda taşınırken, bir anda evinin taşlanması gibi, yine toplumda oluşan radikalleşmenin bilinçli bir biçimde yönlendirilmesinden kaynaklandığı, çok net ifade edebileceğimiz bir durum. Günden güne kutuplaşan, birbirine düşman hale gelen ülkemizde barış için, birbirine saygı için bir adım olmasını dileyerek "Lefter Küçükandonyadis Sezonu" hayırlı olsun diyelim ve internette çok dolaşan güzel bir espri ile bitirelim yazıyı:2014/2015 Süleyman Seba Sezonu; Beşiktaş 3. oldu.
2016/2017 Turgay Şeren Sezonu; Galatasaray 4. oldu.
2017/2018 İlhan Cavcav Sezonu; Gençlerbirliği küme düştü.
2018/2019 Lefter Küçükandonyadis Sezonu; kolay gelsin Fenerbahçe!
(*) İslam Çupi - Mağlubu Anlatmak - İletişim Yayınları (Röportaj, Tercüman Gazetesi, 11 Haziran 1980 tarihli nüshasında yayımlanmıştır.)


Yorumlar